Kent ve Kentleşme
Kent, Türk Dil Kurumuna göre nüfusun çoğu ticaret, sanayi ya da yönetimle ilgili işlerle uğraşan, tarımsal etkinliklerin olmadığı yerleşim alanıdır.
Çevresine göre nüfusun fazla olduğu, ekonomik faaliyetlerin daha sistemli yapıldığı, siyasi olarak yönetimin belirli bir kısmının veya tamamının bulunduğu alanlar olarak tanımlanmaktadır. Bu anlamda bir yerin kent olarak tanımlanabilmesi için nüfusun yapısına, büyüklüğüne ve ekonomik faaliyet alanına bakılmalıdır. Nüfusun büyük bir çoğunluğunun tarım dışı faaliyetlerde bulunması, kentin ekonomik yapısını belirleyen etkenlerin başında gelmektedir (İlgar, 2008).
Genel geçer anlamda kabul edilen bir kent kavramını tam anlamıyla ifade etmek zordur. Ancak bununla beraber bir yerin kent olarak kabul edilmesi için bazı kriterler belirlenmiştir.
- Bölgenin nüfusu,
- ekonomik yapısı,
- nüfusun yapısal özellikleri,
- bölgenin idari yapısı,
- altyapı özellikleri,
- sağlık sektöründeki nitelikleri
gibi birçok kriterler ele alınmıştır. Kent Araştırmacıları, genel olarak yapmış oldukları tanımlarda, kırsal alanda olmayan farklılıkların ve ayrıcalıkların olduğu, belirli bir nüfus miktarına sahip ve tarım dışı faaliyetlerin daha fazla yapıldığı ve geliştiği alanları, mekanları kent olarak tanımlamaktadır (Acungil, 2012).
Yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı üzere kent tanımı her disiplinde farklılık göstermektedir. Bu farklılığın temelinde her disiplinin, kente farklı bir bakış açısıyla bakmasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda genel geçer bir tanım yapacak olursak kent, bir mekanda insanların yaşadığı, kendi yaşamlarına göre ortamı ve mekanı şekillendirdiği, sosyal, kültürel, ekonomik ve sağlık gibi birçok özelliği içinde barındıran büyük, gelişmiş ve karmaşık bir yerleşim yeri olarak tanımlanmaktadır (İlgar, 2008).
Kentler beraberinde yeni uygarlıkları ve toplulukları meydana getirmiş, kendinden sonra gelecek olan topluluklara da önderlik etmiştir. Bu bağlamda kentlerin tarihini, toplumların ve uygarlıkların tarihi ile bağdaştırmak mümkündür (Uğurlu, 2010).
Kentlerin ortaya çıkışı ile ilgili kesin olarak bir tarih vermek mümkün değildir. Fakat zamanla gerek ticari gerekse ekonomik faaliyetlerle beraber kent kavramı gelişim göstererek ortaya çıkmaya başlamıştır. Özellikle antik dönemde kentler üretim faaliyetleri çerçevesinde bir arada bulunmuşlardır. Bu üretim faaliyetleri beraberinde nüfus artışını da getirmiştir. Nüfusun artmasına bağlı olarak Ortaçağ’da kentlerde feodal bir yapı meydana gelmiş, kırsal kesimler hızla çoğalmaya ve gelişmeye bağlamıştır.
Günümüze yakın tarihlerde gerçekleşen Sanayi devrimi ile birlikte insan gücüne olan ihtiyacın artmasıyla nüfusda ciddi oranda artışlar görülmüştür. Bu artışlar kentlerin gelişmesini sağlayan önemli olaylar olarak karşımıza çıkmaktadır (Acungil, 2012). Sanayi devrimi ile birlikte kent kavramına olan bakış açısında da önemli gelişimler görülmüştür. İnsan gücüne olan ihtiyaç, nüfusu arttırmış, nitelikli elemana olan ihtiyaç beraberinde meslek okulları kapsamında eğitim faaliyetleri ortaya çıkarmış, nüfusun sağlık sorunlarının giderilmesi maksadıyla kentlerde sağlık sektörü gelişmiştir.
Kentlerin gelişimi sadece bununla kısıtlı kalmamıştır. Sanat, spor ve kültürel faaliyetlerde beraberinde gelişim göstermiştir. Bu gelişimle birlikte kentleşme kavramı ön plana çıkmıştır. Bu anlamda kentleşme sosyo-ekonomik, demografik ve kültürel değişimler neticesinde ortaya çıkan bir olgudur. Bu olgu ile birlikte kentlileşme kuramı ortaya çıkmıştır (Yıldırım, 2004).
Kentleşme olgusunun sağladığı sağlık, ekonomik kaynaklar, eğitim ve kültürel fırsatlar kent sayılarını arttırmakta ve kentsel nüfus miktarının artışını sağlayan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kent nüfus artışı ile kentlileşme oranı her zaman beraber ve orantılı gitmemiştir. Bu bağlamda birçok birey kent kültürüne uyum sağlamakta zorluk yaşamıştır (Akyıldız, 2020). “Kentleşme kavramının doğması, kentsel yaşamın tercih edilir hale gelmesi, nüfusun kentsel alanlarda yoğunlaşıp, bu alanlarda ekonomik, sosyal ve fiziksel çerçevede değişiklikler yaşaması birbiriyle ilişkili birçok nedene bağlı olarak gerçekleşmektedir” (Zengin, 2018). Bu anlamda kentleşmenin ortaya çıkmasında birçok itici ve çekici faktör bulunmaktadır. İtici faktörlerin içerisinde kırsal alanda tarımsal verimin düşük olması, iş olanaklarının kısıtlı olması, sağlık olanaklarının yetersiz olması, eğitim faaliyetlerinin belli bir kademeye kadar olması gibi birçok faktör sıralanabilir.
Çekici faktörler arasında ise iş olanaklarının fazla olması, ekonomik faaliyetlerin çeşitlilik göstermesi, eğitim faaliyetlerinin olması gibi birçok neden de kentleşmenin meydana gelmesindeki çekici faktörler arasında sıralanabilir. Hızlı nüfus artışına bağlı olarak bazen de kentlerden kırsala doğru göç hareketlerine neden olan itici faktörlerde günümüzde karşımıza çıkmaktadır. Örnek vermek gerekirse yaşam pahalılığı, gecekondulaşma ve düzensiz kentleşmelerdir. Sonuç itibariyle kent, kentleşme ve kentlileşme kavramları daima birbiriyle ilişkili olarak meydana gelmiş, gelişim ve değişim göstermiştir.
Yazar: Yunus ERGÜN (Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi GençTCK Temsilcisi)
KAYNAKÇA
- Akyıldız, N. A. (2020). Kentleşme ve Kentsel Gelişim Bağlamında Açık Kamusal Alanların Sürdürülebilir Kentler Açısından Değeri. Milli Folklor, 16(125), 188-201.
- Acungil, Y. (2012). Kentleşme işlemini Tokat’ta kentlilik bilinci. Gazi Osman Paşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi.
- Ilgar, E. (2008). Kent Kimliği ve Kentsel Değişimin Kent Kimliği Boyutu. Eskişehir Örneği, Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi Mimarlık Ana Bilim Dalı, Eskişehir.
- Uğurlu A. ve Aliağaoğlu A. (2018). Şehir Coğrafyası, Nobel Yayıncılık: Ankara, s.165.
- Yıldırım, A. Y. (2004). Kentleşme ve Kentleşme Sürecinde Göçün Suç Olgusu Üzerindeki Etkileri (yayınlanmamış doktora tezi) Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler.
- Zengin, E. Ç. (2018). Kent ve Kentlileşme Sarmalında Türkiye. Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 20(1), 84-103.